Bu projede 24 Kasım münasebetiyle “Büyüklerimize hürmet ömre bereket.” ilkesiyle yola çıkıldı. Bu doğrultuda emekli öğretmenlerimiz ziyaret edilip hem onlara vefamız gösterilerek, ayrıca bir öğretmeni en mutlu edecek şey de öğrencilerinin başarısını görmek olduğundan, onların yetiştirdiği neslin başarısı onlara hediye edilerek onların biraz da olsa mutlu edimesi hem de Türkiye’nin geleceğini yetiştirmiş ve artık emekli olmuş değerli öğretmenlerimizin tecrübelerinden faydalanılması, çeyrek asrı aşkın bir sürede mesleğimizde meydana gelen değişim ve gelişimlerin farkına varılması; mesleğimizin zor ve güzel taraflarının farklı gözlerden keşfedilmesi amaçlandı.
Bu amaçla öğretmenlerimizle yapılan ufak sohbette onlara:
1. Adınız soyadınız nedir?
2. Branşınız nedir?
3. Kaç yıl görev yaptınız?
4. Neden bu mesleği tercih ettiniz?
5. Öğretmenliği en güzel yapan şey sizce nedir?
6. Meslek hayatınızda sizi en çok ne zorladı?
7. Genç meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir?
8. Size: “İyi ki bu mesleği tercih etmişim.” dedirten şey nedir?
9. Paylaşmak istediğiniz unutamadığınız bir anınız var mı?
gibi sorular soruldu.
Ana sınıfı öğretmeniyim. Mesleğe 1976 da başladım, 28 yıl görev yaptım. İlkokul öğretmenimi çok sevdiğim için ben de bu mesleğe yöneldim. Öğretmenlik yaptığım süre boyunca da özellikle kız çocuklarının okuması için çok çabaladım. Öğretmenliğin en güzel taraflarından biri manevi doyumu sağlaması. Çünkü bizim görevimiz insan yetiştirmek. Biz normal bir memur veya işçi ya da bir mühendis gibi değiliz. Onlar sabah belli saatte işe gelirler yapması gereken bir iş listesi vardır ve o listeyi tamamlamaya çalışırlar. Öğretmenler ise çalışmaya mesai gözüyle bakmaz. Okul bitip de eve geldiğimde hiçbir zaman tam anlamıyla okuldan kopamazdım ama okulda olduğum zamanlar aklımda okuldan, öğrencilerimden başka bir şey olmazdı. Bu bizim mesleğimize özgü bir durum çünkü insan yetiştirmek yapıla
caklar listesine bir çarpı atmaktan çok zaman ötesi bir durumdur. Bir adanmışlık ister. Ne ekersen onu biçersin demişler ya atalarımız ben hep sevgi ektim, sevgi biçtim.
Beni en çok zorlayan şey branşımın ilk öğretmenlik yaptığım yıllarda kabullenilmemesiydi. Sınıflarımız bile okulun en eski en kullanılmayan en karanlık odalarından biri olurdu. Bunu söylemek çok acı verse de biz ana sınıfı öğretmenlerini bile değersiz hissettirirlerdi. Ama daha sonra MEB çektiğimiz sıkıntıların ortadan kalkması adına kanunda düzenleme yapınca bu durum sona erdi. Bakanlığımız sayesinde hem branşımız hem de meslektaşlarım hak ettiği değere kavuştu. Her şey eskisinden çok daha güzel oldu. Zorlayan durumlardan biri de bizim zamanımızdaki materyal eksikliği. Çocuklar için bir şey çoğaltacağımız zaman karbon kağıdı kullanırdık ki o da belli bir sayıya kadar çoğaltırdı. Okul öncesi öğretmeninin en çok ihtiyaç duyduğu şeyler boya kalemleri, yapışkanlardır. Onları bile bulmak o kadar zordu ki. Aldığım boyaları hep ikiye bölerdim ki daha çok öğrenci kullanabilsin. Yapıştırıcıyı bulamazdık beyaz tutkal kullanırdık. Materyal azdı ama tecrübemiz çoktu. Şimdiki çocuklar bu yönlerden çok şanslı. Ancak onlar da artık böyle şeylerin kıymetini bilmiyor ne yazık ki. Bir doygunluk hissiyle okula gelen öğrencilere sahip olduklarınızın değerini bildirmek de zor.
Sizlere en büyük tavsiyem “Sevin!”. İşinizi sevin öğrencileriniz sevin. Kişiyi sevmek, olduğu gibi sevmek en önemlisi. O çocukların bunu duymaya çok ihtiyacı var bilmeleri yetmez. O yüzden sevdiğinizi söyleyin, hissettirin. Öğrencilerin yüreğine sevgi tohumlarınızı dikmek olsun ilk işiniz. Onlara ilgi gösterin değer verdiğinizi hissettirin. Bu bazen bir gülücük , bazen adıyla verdiğiniz bir selam, bazen bir yıldız olur. Bir de başarıyı sağlamak istiyorsanız mutlaka veliyle işbirliği yapmanız gerekli. Veli eğitimin en önemli ayağı. Ama benim çalıştığım yerde velilerin bazıları çok bilinçsizdi. Çocuklarının doğum tarihini bilmeyen, tarladaki hasat, ekim-dikim zamanı olarak bize anlatan velilerimiz vardı. Bu durum beni çok etkilemiş çok da üzmüştü. Öğretmenlik hayatım boyunca Hamitabat’taki ilk dersimde ders defterini dolduracağım o ilk andaki heyecanımı, ellerimin titremesini hiç unutamıyorum. Köyde çalışırken velilerimle kurduğumuz samimi diyaloğu da unutamam. Artık bir aile gibi olmuştuk. Köyde yaşadıkları için ihtiyacı olan şeyleri bize ısmarlarlardı, bazen paraları yetmediği için bizden borç isterlerdi. Bir de bizi evlerine misafir etmelerini hiç unutamıyorum. İyi ki bu mesleği tercih etmişim çünkü okul benim için sadece eğitim verdiğim değil benim de eğitim gördüğüm bir yuva gibiydi. Öğretmenlik sayesinde kişiliğimi kazandım, bugün bilindiğim halimle “ben” oldum. Ailemi, çocuklarımı güzel yetiştirdim; onlara güzel bir gelecek armağan ettim.
Adım Sakine Sağdıç. Branşım Almanca. Ama mesleğimin yarısı müdür yardımcılığı 2,5 yılı da kurucu müdürlükle geçti. Büyük emekler sonucu Lüleburgaz Güzel Sanatlar Lisesini kurdum. 26 yıl görev yaptım. Ben annelik içgüdüleri çok yüksek biriyim; bu duyguların en yoğun yaşandığı mesleklerden biridir öğretmenlik. O yüzden bu mesleği tercih ettim. Zaten öğretmenliği en güzel yapan şey de budur bence. Öğretmenlerin iletişimde anne gibi davranması vicdanlı olmalarını, sert görünseler de yumuşak olmalarını sağlar. Meslek hayatımda beni en çok kendini yetiştirmemiş kişiler, onların yanlışları ya da mesleklerine az değer verip işlerini önemsememeleri rahatsız etti. Kitap okumayan, kendini geliştirmemiş ve maalesef boş olduğunun farkında olmayan insanlara bir şeyi anlatıp kabul ettirmek çok yorucuydu. Doğrularım için çok fazla ısrarcı olup inatla uğraşmam beni çok yordu. İnsanların hayatına dokunmak, meslek sahibi olup kendine yeten insan olduğunu görmek benim ruhumu besliyor. Gençler ne iş yaparlarsa en iyisini empati kurarak yapsınlar. En önemlisi bireyiküçük düşürücü, aşağılayıcı ifadeleri asla kullanmasınlar. Akademik başarı ile hayat başarısı farklı şeyler. Sakın her şeyi not ile değerlendirmeyin ve vicdanınızı her zaman kullanın. Ben o kadar çok hayatlara dokunmuşum ki benim öğrencilerim beni hep ararlar. Onları meslek sahibi ve başarılı görmek beni çok mutlu ediyor. İşte o zaman iyi ki yapmışım bu mesleği diyorum. 4-5 yıl sınıf öğretmenliklerini yaptığım B sınıfım vardı, onları hiç unutamam. Beni bütün okula çok s inirli, çok fena diye anlatmışlar. Dersine girdiğim diğer sınıfların hepsi bana o kadar çekinerek davranıyordu ki ne kadar alışkın da olsam bunu tuhaf karşılıyordum. Sonra bir gün dersine girdiğim bir sıftaki öğrenci “Hocam aslında siz fena değişmişsiniz.” dedi. Bunun üzerine B sınıfı mezun olurken “Sizi paylaşmak istemediğimizden tüm sınıflara o çok sinirli ve fenadır diye tanıttık itiraf ediyoruz.” dediler. Bu olayı hep tebessümle hatırlarım. O çocuklarla mezun olduktan sonra da hep iletişimde kaldık. Hatta bana ve oğluma yardımcı olmak için çok çabaladılar. Ama sadece onlarla değil diğer öğrencilerimle aramdaki ilişki ana evlat ilişkisi gibidir. Ben işimi yaparken ruhumu da kattım ve severek ruhumu besleyerek yaptım. Hiç bir şeyden pişman değilim.her ne iş yaparsanız yapın severek yapın.
Sınıf öğretmeniyim. Şimdi sınıf öğretmeni deniyor, eskiden ilkokul öğretmeni deniyordu. 25 yıl görev yaptım. Öğretmenliği en güzel yapan şey duygulardır. O duygu olmazsa… Biz çocukları çok sevdik. Biz eğitilirken böyle eğitildik.
Meslek hayatımda en çok zorlandığım şey öğretmen olmak için eğitimimin devam ettiği süre içinde köy stajlarına gidiyorduk. Okul bizi 2 ay köye bırakıyordu, sınıfları yedişer kişilik ayırıyordu. Orada elektrik, su yoktu; bir okul müdürü bir öğretmen mücadele ediyorduk orada. Genç meslektaşlarıma tavsiyeler, öğretmenlik çok zor bir meslek. Araç gereç yönünden sizler çok şanslısınız. Fakat şu an sizler de velilerle çok çarpışıyorsunuz. Ben onu fark ediyorum. Bizim zamanımızda veliler öğretmene çok farklı çok daha hürmetkâr davranırdı. Şimdi öyle değil. Veliler öğretmenlerden daha bilgiç. Bildiklerinden değil ama öğretmenle öyle bir çarpışıyorlar ki ben hayret ediyorum. Öğrencinin zeka yapısını kabullenmiyorlar ve suçu sizlerde arıyorlar; evlatlarının yeteneğini, ilgisini keşfetmek için çalışmak yerine. Unutamadığım bir anım, köye öğretmen olarak gittik. Okula müfettiş gelmiş. Müdür bey “Okula müfettişler geldi. Şimdi sınıflara girip dersinizi dinleyecekler” dedi. Bak hala heyecanlanırım. 1.sınıfları okutuyordum. Sınıfa girdiler. O zaman fişleri biz kendimiz yazıyorduk. Küçük ve büyük fişler yazıyorduk. O sırada fişleri kesip kelimeleri öğretme devremdeydim, tahtaya döndüm. Tabi o kadar kişinin içinde de heyecanlı oluyorsun 17 yaşındaki çocuksun. Çocuğun biri kalktı tuvalete gitmek için izin istedi ben de tamam dedim. Arkadaşını gören 4-5 kişi de onun gibi izin istedi onlara da izin verdim. Bu sırada Müdür Bey ‘’Hocam bir pencereden baksana’’ dedi. Bir baktım çocuklar oyun oynuyor dışarıda, tuvalette değilmişler. Bunun üstüne bir kişi daha izin isteyince çok sinirlendim ve o sinirle kendime hakim olamayıp hepiniz çıkın dedim. Öğrenciler de benim sinirlendiğimi anlamamış olacaklar ki ciddi ciddi dışarı çıktılar. Kaldı ki hiç birinin tuvalete gitmediğini gördüm. Geri de çağıramadım. Çok korktum. Müdür, öğretmen ve müfettişler kaldık. Müfettiş Bey dedi ki ‘’ Gayet normal hoca hanım, sana 1.sınıfı niye vermiş müdür bey? Stajyerlik için uğraşan öğretmene 1.sınıf verilmez, en zor sınıftır 1.sınıf.’’ dedi Müdür beye dönüp. Sonra bana yok, sınıfı gayet güzel idare ediyorsunuz, yaptığınız her şey normal diyerek beni babacan bir tavırla sakinleştirmeye çalıştı. Ama ben çok korktum. Hiç unutamam onu.
Sınıf öğretmeniyim. 27 yıl görev yaptım. Öğretmenliği seçme sebebim tamamen tesadüf. Arkadaşlarım sınav olduğunu ve girmek istediklerini söylediler. Beraberce girdik ve kazandık. Eğitim sürecinde sevmeye başladım. Hele staj döneminde
öğrencilerle beraber olunca hoşuma gitmeye ve bu işi yapabileceğime karar verdim. Öğretmenliği güzel yapan; bir çocuğu ele alıp onu vatanını, bayrağını, Atatürk’ü seven bireyler yetiştirebilmek. Kazanımların kıymetini öğretebilmek, bilim ve teknolojiyle ülkenin ileriye gideceğini anlatıp benimsetmekti. Meslek hayatımda beni zorlayan, bu yolda öğrencilerin ve velilerin okula karşı ilgisizliği. Genç meslektaşlarıma tavsiyem, bilim ve teknikten ayrılmamaları, Atatürk ‘ü iyi anlayıp analiz etmeleri, yollarını buna göre çizmeleridir. Bana: ‘’İyi ki bu mesleği tercih etmişim.’’ dedirten şey; mezunlarımın gelip elimi öpüp: ‘’Ben öğretmen, avukat, memur, mühendis ve benzer mesleklerde olup benim gururlanmam. Çalıştığım okulumdaki arkadaşlıklar ve dostluklar.
Adres:
SAĞLIK MAH. EDİRNE 8. SK. NO 8 ERGENE / TEKİRDAĞ
Telefon
02826862478